yeni iletişim: anlık mesajlaşma kültürü ve bildirimler dünyası

--

Illustration: Adam Avery

akıllı telefonlarımızdaki anlık mesajlaşma uygulamalarıyla yaptığımız mobil iletişim, dijital kültürü hayatımıza en çok aks ettiren faaliyetlerden bir tanesi, anlık mesajlaşma uygulamalarının aktif kullanıcı sayısı 5 milyar civarında yani dünya nüfusunun yaklaşık %70'i aktif olarak anlık mesajlaşma uygulaması kullanarak hayatına dijital iletişim kültürünü dahil etmiş durumda, dünyanın %70'ini etkisi altına alan bu kültürün yayılması sadece 15 yılda gerçekleşti, böylesine hızlı gerçekleşen bir yayılım dünya tarihinde bir ilk!

peki büyük bir hızla dünyayı etkisi altına alan dijital iletişim kültürü özellikle ‘’anlık mesajlaşma’’ devriyle hayatımızda neleri değiştiriyor ve hayatımıza son derece hızla entegre olmuş bu kültürü özellikle Türkiye’de ne kadar doğru kullanıyoruz?

başlangıç noktası

Mirc, icq, msn, skype ile bilgisayar üzerinden iletişim sağlarken en hızlı iletişim yöntemi olan ‘’mobil iletişim’’ konusunda dünya olarak geride kaldığımız bir dönemdeydik, akıllı telefonlardan önce mobilden mesajlaşmanın tek yolu sms’ti, ilk akıllı telefon üreticilerden olan blackberry’nin geliştirdiği blackberry messenger ile akıllı telefonlarda iletişim yeni bir çağ atlayarak 2005 yılında anlık mesajlaşma kavramı mobilde ortaya çıktı. ardından whatsapp gibi çapraz platform uygulamaları ile farklı platformlar da anlık mesajlaşma devrine geçiş sağladı, tabi bunun ardından telegram, line, viber, wechat, tango gibi uygulamarla da anlık mesajlaşma konusu çeşitlenerek beslenmiş oldu, bu süreç şimdilerde farklılaştırılmış anlık mesajlaşma uygulamalarıyla devamlılık gösteriyor.

anlık mesajlaşma, hızlı mesajlaşmanın ve çevrimiçi mesajlaşmanın yanı sıra sms’de olduğu gibi her mesajda ödeme yapmayı gerektirmiyordu, eğer planlanmış bir data paketiniz varsa (ki zaten bant genişliği giderek arttığı için internet sorunumuz da gün geçtikçe çözülüyor) adeta sınırsız, ücretsiz ve hızlı mesajlaşabiliyordunuz, dijital iletişim tarihinde bu bir devrim demekti. ayrıca sms’e göre tek artısı da bu değildi, internet üzerinden gerçekleştiği için anlık mesajlaşmayla görsel paylaşmak da oldukça kolay bir hal aldı.

blakcberry messenger bu devrimi başlatmış olduğu halde, (hatta2013 yılında sadece blackberry temelinden çıkıp çapraz bir platforma dönüşmüş olsa da) hamlelerini geç yaptığı ve blackberry’nin kaderine arkadaşlık etmek zorunda kaldığı için şu anda anlık mesajlaşma pazarında geride kalmış durumda ve kullanım oranı giderek düşüyor.

whatsapp ile anlık mesajlaşmanın altın çağı

2009 yılında markete girmesiyle hızla ivme elde eden ardından 2014'de facebook tarafından satın alınarak büyümesini katlayan ve şu anda 1.5 milyar kullanıcısı bulunan whatsApp, anlık mesajlaşma kültürünü zirveye taşıdı ve elbette kendisi de anlık mesajlaşmanın lideri oldu. whatsApp’ı hayatlarımıza öylesine soktuk ki, artık herkesin whatsapp’ı varmış gibi davranıyoruz, şu anda okuyor olduğunuz yazı, ekibimiz tarafından 5 ay önce planlandı ve dijitolog ekibinden canberk çevik bu yazı için beş ay önce whatsapp’ı hayatından çıkararak eski stil sms ve telefon konuşmasıyla iletişimine devam etti.

canberk, 5 aylık whatsapp kullanmadan geçirdiği dönemde şunları tecrübe ettiğini yazdı;

10 mart 2018’de whatsapp üzerinden sıkça konuştuğum arkadaşlarıma bir mesaj göndererek whatsapp’ı telefonumdan sildiğimi bildirdim, artık sms veya aramayla bana ulaşabileceklerini yazdım. kısa süre içerisinde meydan okumam sosyal bir deneyime dönüşmeye başladı, bana ulaşmak için akıllarına gelen ilk mecra whatsapp’da adımı bulamayan çevremdeki insanlar whatsapp’ı neden sildiğime dair beni sokakta gördüklerinde hesap sorar gibi bir tavıra bürünüp şaşkınlığa uğruyorlardı, bu tavırlar karşısında sanki whatsapp kullanmak zorunlu bir şeymiş gibi hissetmeye başladım. hatta ‘’peki nasıl, nereden görüşeceğiz’’ diye soranlar bile oldu, sanki telefon araması yapmayı unutmuş gibiydiler…

aradan çok zaman geçmeden gün içerisinde elimin daha az telefona gittiğini fark ettim, buna bağlı olarak üniversitedeyken derslere ve dışardayken işlere daha kaliteli zaman ayırmaya başladığımı düşünüyorum, sanki odaklanmayı yeniden keşfetmiş gibi hissetmeye başladım, iş konusundaki iletişimimi e-mail ile kalıcı şekilde sıraya koyarak hallediyorum. bir kaç ay sonra anladım ki gerçek iletişimim asla kesilmemiş aksine iletişimimi daha kaliteli hale getirmişim, bir şeyler planlamak istediğimizde dakikalarca bölük pörçük yazışmak yerine arkadaşlarımla telefon konuşmasıyla plan yapıyorum, sohbetler tabiri caizse daha insancıl bir hale büründü, karşımdakiyle konuşurken duygularını hissedebiliyorum, elimizde telefon varken ve arama yapabiliyorken neden iletişimimizi daha kalitesiz bir hale getiriyoruz? artık whatsapp veya başka bir anlık mesajlaşma uygulaması kullanmayı düşünmüyorum.

sadece bireyler değil, çoğu şirket bütün çalışanlar whatsapp kullanmalıymış gibi davranıyor hatta bazıları işlerini whatsapp gruplarından yürütüyor, whatsapp’a karşı bir düşmanlığımız yok, biz bir dijital kültür bloguyuz, burada dikkat çekmek istediğimiz nokta whatsapp ile meydana gelen ölçüsüz kullanım ve ‘’bildirimler konusu’’

dınn, dınnn, bildirimler dünyası’na hoşgeldiniz!

instagram bildirimlerden, patronunuzun size gönderdiği mesaja kadar her şey bildirimlerle size ulaşıyor, gün içinde o kadar çok bildirim alıyoruz ki bu özellikle mesai saatlerinde odaklanma becerimizi ve verimliliğimizi azaltıyor olabilir. kahvenizi hazırlamış rahat kanepenizde oturmuşsunuz ve en sevdiğiniz kitabı okuyorsunuz bu sırada sürekli kapınızın çaldığını düşünün, üstelik kapıyı çalan kişi o kadar umursamaz ki ne yaptığınızı düşünmüyor.

telefon aramaları giderek azalıyor, interaktif ortamda bir anket oluşturarak iş yerinde whatsapp grubu kullanan çalışanlara ‘’whatsapp grubunu mesai saatleri dışında da takip etmek zorunda mısınız veya böyle hissediyor musunuz?’’ diye sorduk, anket sonucuna göre çalışanların %67'si mesai saatleri dışında whatsapp grubunu takip etmek zorundaymış gibi hissettiğini belirtti, eğer whatsapp olmasaydı ne yapardınız diye sorduğumuzda ankete katılan aynı kişilerin %60'ı kesinlikle işlerin aksayacağını söylüyor, peki bir kaç yıl öncesine kadar ne yapıyorduk?

peki bu kültür nasıl oluştu ve çalışanların whatsapp grubunu takip etmek zorunda olması onlar için bir yükümlülük mü?

iş dünyasının whatsapp grupları bazen sorun çözücü olabilir ve anlık mesajlaşmanın gücüyle problemler hızlı çözülüyormuş gibi düşünülebilir, ancak sürekli çevrimiçi kalarak sohbet akışını takip etmek zorunda olmak çalışanlar için ekstra bir işe dönüşüyor ve bu öyle bir dijital kültür oluşturuyor ki sohbet akışını takip etmediğinizde iş arkadaşlarınız tarafından sanki işi de takip etmiyormuşsunuz gibi muamele görüyorsunuz, grupta konuşulduğu için herkesin bilgisi var sanan yöneticiler kaçırdığınız toplantılar için ‘’grupta konuşmuştuk’’ şeklinde sizi azarlayabiliyorlar.

sosyal medyada iş hayatında whatsapp gruplarını kullananlar için açtığımız geri bildirim formundan aldığımız yanıtlara göre çoğu whatsapp grubu mesai saati bitiminden sonra da aktivitesine devam ediyor, hatta bazı çalışanlar mesai saatinden sonra grupların daha aktif olduğunu söylüyor, üstelik bunu söyleyen çalışanların birisi Türkiye’nin en büyük eğitim kurumlarından birisinde diğeri ise Türkiye’nin en büyük teknoloji şirketinden birisinde çalışmakta. bu da olaya hukuki bir yön kazandırıyor, mesai saatinden sonra iş ile alakalı bütün yükümlülükler çalışanın rızasına ve ek ücrete tabi olmak zorunda ancak ülkemizde çoğu çalışan ve şirket tarafından whatsapp gruplarını takip etmek bir iş yükümlülüğü gibi görülmüyor. fransa’da bu sene ‘’mesai saatleri dışında iletişim araçlarına bağlanmama’’ konusunda bir yasa çıkarılarak çalışanların mesai saatleri dışında whatsapp ve telegram gruplarından iş yürütmesi engellenmiş oldu.

Suffolk Punc Press

ülkemizde ise bu yasanın çıkmasına sebep olan bazı benzer olaylar yaşanmaya başladı;

yazının başında da bahsettiğimiz gibi dijital kültürün bize getirdiği anlık mesajlaşma kültürüne kendini fazla kaptıran ve herkes whatsapp kullanıyor / kullanmak zorunda şeklinde düşünen yöneticilerin oranı oldukça yüksek ancak whatsapp kurumsal bir iletişim aracı değil, Türkiye’de okul müdürü tarafından kurulan ve sürekli anlık bildirimlerle saat gözetmeksizin öğretmenlere talimat gönderen okul yönetimi, sendika tarafından milli eğitim bakanlığı’na şikayet edildi, konuyu inceleyen bakanlık whatsapp’ın resmi bir iletişim aracı olmadığını ve öğretmenlerin takip etme yükümlülüğü olmadığı kararını verdi.

ayrıca konuyla ilgili çok erken bir tarihte (2010'da ) istanbul kültür üniversitesi eğitim fakültesi dekan vekili prof. dr. özge hacıfazlıoğlu tarafından başlatılan 10 şehirde yaklaşık 500 öğretmenle yapılan araştırma, ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. araştırmaya göre öğretmenler, whatsapp gruplarında velilerin zorbalığına maruz kalabiliyor. öğretmenler whatsapp üzerinden velilerden ‘yağan’ mesajlardan bunalınca, duruma bakanlık el koydu ve veliler için e-okul sistemi üzerinden her türlü bilgiyi alabilecekleri yeni bir sistem kuruldu, öğretmenler aşırı mesaj trafiğinden kurtarıldı, fakat e-okul tarafından bu sistem bir anlık mesajlaşma sistemi değil, öğretmenler tarafından velilerin görmesini sağlamak üzere mesaj bırakılabilen bir duyuru sistemi, bu örnek olay bu tip bilgilendirme faaliyetlerinde anlık mesajlaşmanın uygun olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor.

sonuç: doğru bir dijital kültüre sahip olmak

Laura Lannes

iş konusunda;

anlık mesajlaşmanın gelişim sürecine ve şu anda sahip olduğumuz anlık mesajlaşma kültürüne odaklandığımızda bir çok hızlı çözüm alınabilecek operasyonda oldukça faydalı aksiyonlar alınabildiğini, fakat uzun proje geliştirme süreçlerinde pek de başarılı olmadığını düşünüyoruz, uzun proje geliştirme aşamasında anlık mesajlaşma uygulamaları üzerinden yazılanlar tarih aramasıyla bulunabilse de kategorizasyon ve kişiye atama yapılamadığı için verimli proje yönetimi sağlanamıyor ayrıca iş dünyasında günlük hayatta kullandığımız ( örn: whatsapp ve telegram) anlık mesajlaşma uygulamalarını kullanmak yukarıda sunduğumuz verilerin de ışığında iş hayatını çalışanlara fark ettirmeden mesai saati dışına sürükleyerek hayatın her anında tetikte, adeta hazır beklemeyi gerektiriyor. dijitolog olarak iş konusunda sahip olunması gereken dijital iletişim tutumunun özellikle kurumsal şirketler için mesai saatleri dışına taşmayan ve bildirimler temeli üzerine kurulmamış olmasını öneriyoruz, bize göre verimliliğin sırrı ‘’pürdikkat çalışmaktan geçiyor’’ bununla ilgili klasik iletişim yöntemi e-mail ve slack gibi iş hayatına daha yatkın yöntemlerin kullanılmasını öneriyoruz.

günlük hayatta;

aslında anlık mesajlaşma uygulamaları bir tür sosyal ağ, yani günlük rutin iletişimi sağlamak için hayatımıza girdi, konuyla ilgili yapmış olduğumuz araştırmalar ve deneyimlerimizden yola çıkarak whatsapp ve telegram kullanıcısıysanız bu uygulamaları iş hayatınıza dahil etmek yerine arkadaşlarınızla günlük iletişiminizi sağlamak için kullanmanızı öneriyoruz elbette bunu kullanırken de iki yöntemi belirlemeniz mümkün;

serbest dijital iletişimci olabilirsiniz

çoğu kullanıcının tercih ettiği gibi her an bildirim alan, anlık mesajlaşmanın üzerinde pek de kontrol sahibi olmayan iletişime her an hazır ve tetikte olan disipline sahip kullanıcı türüdür.

veya

kontrollü dijital iletişimci olabilirsiniz

yine bizim adlandırdığımız bu kullanıcı türü, bildirimleri günlük tercihlerine göre açıp kapayan, odaklanma becerisini kaybetmemek için herhangi bir çalışma yürütürken anlık mesajlaşmayı alanının dışında tutan ve bu esnada bildirimleri almayan bir disipline sahiptir.

seçiminizi yapabilir ve global dijital iletişim kültürünün sizi yönetmesini değil, sizin dijital iletişim kültürünüzü yönetmenizi ve hayatınıza uyarlamanızı sağlayabilirsiniz.

--

--

dijitolog ekibi, dijital kültürü anlamak için haber, araştırma ve video içerikleri üreterek türkiye'nin dijital dönüşümüne tanıklık eder.